Adı: Muz Sesleri
Türü: Roman
Sayfa Sayısı: 359
Yayınevi: Everest Yayınları
Basım Yılı: 2010
Merhaba! Size geçen ay okuduğum ama bir türlü yorumlama fırsatı bulamadığım bir kitaptan Muz Sesleri'nden bahsedicem.. Beni Ece Temelkuran'la tanıştıran kitap Muz Sesleri.. Nicedir almak niyetindeydim, hem ismi hem de kitap kapağı ilgimi çekmişti ve sadece okuncaklar listemi değil aynı zamanda zihnimi de meşgul etti uzun bir süre ve şimdi düşünüyorum da iyiki okumuşum hatta geç bile kalmışım bu romana.. Kitap bittikten sonra Ece Temelkuran aşığı oldum çıktım zaten :)
Öncelikle şunu söylemem gerek; ben okuduğum kitapları gayri ihtiyarı bir hevesle yakın çevremdekilere anlatırım.. Öyle konusuna gelişi güzel değinmek değil hikayeyi anlatırım olduğu gibi, kitabı okumuş kadar olur karşımdaki yani.. Bu kitabı okurken de büyüsüne öyle bir kapıldım öyle bir etkisi altında kaldım ki yine aynı şekilde anlatmaya başladım romanı.. Bir cümle.. iki cümle.. Bir cümle daha.. Kem küm.. Yok anlatamadım.. Karşımdaki hiç birşey anlamadığı gibi ne anlattığımı kendim de anlamadım zaten.. Sonra farkettim ki bu kitap gerçekten dağınık bir kitap.. Zor bir kitap.. Ece Temelkuran bir sürü farklı hikayeyi o kadar güzel birleştirmiş ki. Yazarlığını ortaya koymuş.
Olaylar Ortadoğu'nun Paris'i kabul edilen Beyrut'ta geçiyor, 1975'te başlayan iç savaş ve 2006 İsrail'in Lübnan'a saldırısı arasındaki dönemi okuyoruz. Aslında savaşla başlayan roman yine savaşla bitiyor, bu şekilde yazar Ortadoğu'nun kaderini anlatmış oluyor en basit haliyle.. İki ayrı hikayeyi okuyoruz biri Filipina ve Marwan'ın hikayesi değeri ise aidiyetini arayan bir Türk akademisyenin yani Deniz'in Londra'dan Beyrut'a uzanan yolculuğu.. Bir de Doktor Hamza'nın kızına yazdığı mektuplar var ki sırf o mektuplar için bile alıp okumak gerek Muz Sesleri'ni..
Şöyle birşey var; bu bir roman ancak sadece bir hikaye anlatayım maksadıyla yazılmış bir roman değil, sizi Ortadoğu'nun içine çekiyor.. Yaşananların acı yüzünü gösteriyor.. Bir haber izliyoruz, evet mutlaka etkileniyoruz televizyonda yada gazete sayfalarında gördüklerimizden ama aynı şeyleri bizim benimsediğimiz ve sevdiğimiz roman karakterlerinin kaderi olarak okurken empati dediğimiz şey oluşuyor o zaman.. Durup düşünüyoruz adam akıllı.. Batı'nın iki yüzlülüğünü görüyoruz..
Son olarak ben uzun süredir Beyrut aşkıyla yanıp tutuşan biriyim.. Feyruz ile kendimden geçmiş, Lübnan mutfağına merak salmış hatta abartıp Arapça öğrenmeye çalışacak kadar sevdalanmış biriyim Beyrut'a. Muz Sesleri'ni elime almadan önce kitabın Beyrut ile ilgili olduğunu bilmiyordum, okumaya başladığımda ise çok seveceğimi hissetmiştim daha en başında.. Belki benim kitaba bu kadar bağlanmama sebep, kitapta Beyrut'u bulmamdı.. Ama eminim kitabı okuduktan sonra sizde seveceksiniz hem kitabı hem bu buruk şehri..
Her satırını severek okuduğum, pek çok yerin altını çizerek notlar aldığımı bu güzel kitabı herkese tavsiye ediyorum :)